Cumhuriyet dönemi, Türkiye’nin tarihindeki en önemli değişim süreçlerinden birini temsil eder. Bu dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte yeni bir ulus devlet anlayışı ortaya çıkmış ve bu durum kültürel kimlik ile milliyetçilik anlayışını derinden etkilemiştir. Geçmişten gelen gelenekler ve modernleşme çabaları arasında bir denge kurmaya çalışırken, benliğimizi oluşturma sürecinde önemli adımlar atılmıştır.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Türk milletinin kendi kimliğini bulma çabası hız kazanmıştır. Bu süreçte, dil, sanat, edebiyat gibi birçok alanda yenilikler yapılmaya başlanmıştır. Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen dil devrimi, Türkçenin sadeleşmesi ve halkın anlayabileceği bir dil haline gelmesi için önemli bir adımdır. Bu değişim, sadece iletişimde bir dönüşüm sağlamakla kalmamış, aynı zamanda Türk kültürünün yeniden inşasında da rol oynamıştır. Kendi dilimize sahip çıkmak, ulusal kimliğimizi pekiştirmenin bir yolu olarak görülmüştür.
Kültürel kimlik üzerinde dururken, eğitim sisteminin de bu süreçteki rolünü unutmamak gerekir. Cumhuriyet, eğitimi yaygınlaştırarak okuma yazma oranını artırmayı hedeflemiştir. Bu hedef doğrultusunda yapılan reformlar, genç nesillere modern bir eğitim sunmayı amaçlamıştır. Bu eğitim, sadece bilgi aktarımından ibaret kalmamış, aynı zamanda milli bir bilinç oluşturma çabasının da bir parçası olmuştur. Öğrenciler, tarihlerini ve kültürel geçmişlerini öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda bu değerleri sahiplenme bilinciyle yetiştirilmişlerdir.
Milliyetçilik anlayışı ise, Cumhuriyet dönemiyle birlikte daha sistematik bir hale gelmiştir. Osmanlı döneminde var olan çok uluslu yapı, Cumhuriyet ile birlikte tek ulus anlayışına dönüşmüştür. Bu dönüşüm, Türk kimliğinin öne çıkarılmasını sağlarken, diğer etnik gruplar ile olan ilişkileri de etkilemiştir. Milliyetçilik, bazı dönemlerde ayrımcılığa ve dışlamaya yol açarken, bazı dönemlerde ise birleştirici bir unsur olmuştur. Bu durum, Türk toplumunun dinamik yapısının bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cumhuriyet döneminin kültürel kimlik anlayışı, sanat alanında da belirgin bir şekilde kendini göstermiştir. Resim, heykel, müzik ve edebiyat gibi birçok alanda yeni akımlar ortaya çıkmıştır. Sanatçılar, Batı’dan ilham alarak Türk kültürünü yansıtan eserler üretmeye başlamışlardır. Bu durum, hem ulusal kimliğin pekişmesine hem de evrensel kültürle etkileşime geçilmesine olanak sağlamıştır. Sanat, bir yandan ulusal kimliğin ifadesi olurken, diğer yandan da farklı kültürel unsurların bir araya gelmesi için bir zemin oluşturmuştur.
Sonuç olarak, Cumhuriyet dönemi, Türkiye’nin kültürel kimlik ve milliyetçilik anlayışında köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu süreç, geçmişin izlerini taşıyan ama aynı zamanda modern dünyaya adım atan bir kimlik yaratma çabasının sonucudur. Kültürel kimlik, dil, eğitim, sanat ve milliyetçilik anlayışı gibi unsurların etkileşimiyle şekillenirken, Türkiye’nin ulusal kimliği de sürekli olarak evrim geçirmiştir. Bu evrim, toplumun dinamik yapısıyla paralel bir seyir izlemiş ve her dönemde farklı yönelimler göstermiştir. Bu bağlamda, Cumhuriyet dönemi, sadece siyasi bir dönüşüm değil, aynı zamanda kültürel bir uyanışın da habercisi olmuştur.